AYLİN CESUR: GRİP AŞISI DA KARNEYE BAĞLANDI
AYLİN CESUR: GRİP AŞISI DA KARNEYE BAĞLANDI YOKLUKLAR ÜLKESİNDE GRİP AŞISI DA YOK: ÇİFTE SALGIN KAPIDA
AYLİN CESUR: GRİP AŞISI DA KARNEYE BAĞLANDI
YOKLUKLAR ÜLKESİNDE GRİP AŞISI DA YOK: ÇİFTE SALGIN KAPIDA
İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, geçtiğimiz günlerde, Türkiye’de son zamanlarda yaşanan grip aşısı yokluğunu bir araştırma önergesi vererek ve Meclis kürsüsüne bir hafta arayla çıkarak iki hafta üstüste gündeme getirdi. Grip aşısı yokluğunun, koronavirüs salgını ile birleşecek çok ağır sonuçları olabileceğine dikkat çeken Cesur, Grip aşısını yeterli sayıda temin edemeyen hükümeti uyardı ve konunun derhal meclis tarafından araştırılmasını istedi.
HÜKÜMETİ AŞI YOKLUĞU KONUSUNDA DEFALARCA UYARDIK
“Ülkedeki yokluklara, grip aşısı yokluğu ile bir yenisi daha eklendi” diyen Cesur, yaşanan grip aşısı yokluğunun toplum sağlını zarara uğratacak ve sağlık kurumları üzerindeki var olan yükleri daha da arttıracak bir yük olduğuna dikkat çekti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün “6 aydan büyük herkesin aşılanması gerekir” dediğini de hatırlatan Cesur, özellikle risk grubunda olan, korunması ve derhal aşılanması gereken sağlık personelini de hesaba katınca, 15 milyonu aşkın kişi için, yalnızca 1 milyondan biraz fazla aşı stokunun olmasını eleştirdi ve sonuçları çok ağır olabilecek bu eksikliğin önemine değindi.
Grip aşısının bir anda üretilemediğini ve tedarik edilemediğinin de altını çizen Cesur, aylar öncesinden defalarca uyarılmasına rağmen bu konuda bir adım atılmamasını eleştirdi ve konunun önemini anlamamış görüyorum dedi.
AŞI DAĞITIM RİSK SKORLAMASI BİLİMSELLİKTEN UZAK
Ağustos-Eylül arasında eczanelerde toplanan listelerin Ekim sonunda bir anda iptali ile pek çok vatandaşın koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanama. hakkından mahrum kaldığını belirten Cesur, bu sene uygulanan grip aşısı Charlson risk skorlamasını “keyfi ve bilimsellikten uzak” olarak niteledi.
Yaşlıların, diyabet hastalarının, kronik kalp, akciğer hastalarının, bağışıklık sistemini etkileyen ilaç kullanan hastaların ve yüksek risk grubunda olan birçok başka hastanın bu skorlamaya göre aşıdan mahrum bırakıldığına da dikkat çekti.
İLAVE 1 MİLYON AŞI ÇİFTE SALGINDA HASTANELERİN YÜKÜNÜ 1,5 MİLYON HASTA AZALTABİLİR
Gribin küresel bir salgın olduğunu ancak başka bir küresel salgınla beraber 100 yıldır bir arada yaşanmadığına dikkat çeken Cesur, koronavirüs semptomları ile grip semptomlarının benzerliğinin, grip olan hastaların, koronavirüs şüphesi ile hastanelere başvurusunu ciddi oranda arttıracağını söyledi. Cesur, geçtiğimiz yılların iki temmuz ayı arasında hastanelere yalnızca grip sebebi ile 150 bine yakın hastanın başvurduğunu belirtirken, Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre grip olan ancak hastaneye başvurmayan 4 ila 8 milyon insan olduğunu da hatırlattı.
Dr. Aylin Cesur, koronavirüs şüphesi ile bu kişilerin de hastaneye başvurmasının hastane yüklerini, kullanılacak ekipmanları ve gereksiz test sayısını arttırabileceği gibi, hastaneye Covid-19 olmadığı halde şüphe ile giden ve koronavirüs taşımayan kişilerin hastanelerden virüs kapabileceğinden endişe duyduğunu belirtti.
Milletvekili Dr. Aylin Cesur, bulaşıcılık ve koruyuculuk katsayılarına göre bir hesap yapıldığında, 1 milyon daha fazla kişiyi aşılarsak, 1 milyon 540 bin kişide herhangi bir semptom oluşmasını, ve böylece hastanelere başvurmasını engelleyebiliriz diyerek, aşılamanın önemini de anlattı.
SON 18 YILDA KURUMLARIN KAPATILMASIYLA AŞI GELİŞTİRME VE ÜRETME KAPASİTEMİZ AZALTILDI
Yaşanan aşı yokluğu sorununun kaynağının hükümetin ithalat politikaları olduğunu söyleyen Cesur, aşı o dönem daha ucuz diyerek, aşı geliştiren ve üreten kurumlarımıza her yılki bütçelerden yeteri kadar kaynak ayırılmayınca o kurumlarda gerekli modernleştirmelerin yapılmadığını, bu sebeple de kurumların çağın gerisinde kalmaya başladığını söyleyerek, bu kurumların kapatıldığını belirtti.
2004’te Aşı Üretim Enstitüsü, 2011’de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapatılması ve ithalat bağımlılığı sonucu bu duruma gelindiğini belirten Cesur, aşının stratejik önemine de değinerek, bu konuda bütün partilerin bir araya gelerek halk sağlığını korumak için teklif ettiği Araştırma Önergesine evet demeye davet etti.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçen konuşmamda "Türkiye'yi yokluğa yol alır hâle getirdiniz." demiştim. Şimdi yokluklara bir yenisi daha eklendi, grip aşısı. Bu yokluk, zaten krizde olan halk sağlığını ciddi şekilde zarara uğratacak ve sağlık kurumlarımız üzerindeki yükleri de maalesef artıracak cinsten bir yokluk. Bütüncül ve önleyici bir salgın yönetimi olmadığı için, iyi yönetemediğiniz corona sürecinden sonra önümüzdeki aylarda üzülerek söylüyorum bir enflüenza salgını da eklenecek değerli arkadaşlar.
Dünya Sağlık Örgütü altı aydan beri herkesin aşılanmasını öneriyordu, tüm diyabet ve kalp kılavuzları "Aşı şart." diyor. Risk grubunda da en az 15 milyon var ama elimizde 1,2 milyon aşı var. Biz sizi defalarca uyardık, sivil toplum örgütleri uyardı; siz yine bildiğinizi okudunuz. Eylül ve ekim boyunca eczanelerde toplanan grip aşısı listeleri silindi ve grip aşısı bugün karneye bağlanmıştır. Daha evvel vatandaşlarımızın hakkı hukuku yenmişti. Devlet desteğini, iyi yaşam koşullarını kaybeden vatandaşlarımız, şimdi de koruyucu sağlık önlemlerinden faydalanma hakkından da oldular, bunu üzülerek söylüyorum.
Bir skor var -az önce de bahsedildi- aşı için bu sene getirdiğiniz bir skor bu, adı Charlson Risk Skoru. Sorun, sokaktaki vatandaşa anlatsın bunun detayını. Ben bu nedenle vaktim yok, size skorlamadan bahsedecek değilim. Sayın Sağlık Bakanı Covid Türkiye’ye geldiğinde bir gün çıktı dedi ki: "Kendi önleminizi alın."
Vatandaş da kendi önlemini almak için her şeyi okuyor, araştırıyor. Herkes şimdi de skordan bahsediyor ve çare bulmaya çalışıyor; devlet arıyor, yönetim arıyor vatandaş ve maalesef yok, bulamıyor. Doktor bilgisayara gönderiyor, bilgisayarda sisteme bakıyor vatandaş, oradan eczaneye, eczacı doktora; bir fasitin içerisinde yani ve olan yine maalesef vatandaşa oluyor. Bilimsel altyapıdan uzak ve keyfî kriterlere dayanan bu ucube skorlama nereden çıktı ben bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Bu iş böyle yapılmaz.
Yaşlılarımız, diyabet hastaları, kronik kalp, akciğer hastaları, bağışıklık sistemini etkileyen ilaç kullanan hastalar, yüksek risk grubunda olan birçok hasta bu skorlamaya göre bugün aşıdan mahrum maalesef. Trajikomik bir durumumuz var -çok üzülüyorum trajik desek daha doğru; daha biz grip aşımızı tedarik edememişiz, çıkıp coronavirüs aşısı için hayalî tarihler falan veriyorsunuz, inanın çok üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum. Niye böyle olduk, öyle birbirimize bakmayalım hiç değerli arkadaşlar.
Neden böyle olduk söyleyeyim bakın: Sağlık Bakanlığının internet sitesinde öve öve bitiremediğiniz geçmişteki aşı başarılarımızın kaynağı olan aşı ve araştırma enstitülerimizi bir bir kapattınız. 2004'te Aşı Üretim Enstitümüzü kapatarak, Türkiye'nin aşı üretme kapasitesine ket vurdunuz. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü çağın gereklerine uygun bir şekilde modernleştirmek için bütçe ayırmadınız "Dışarıdan aşı almak daha ucuz, bizim üretmemize ne gerek var?" demiştiniz. Ve tarihimiz boyunca devlet eliyle geliştirilmişken aşı; AK PARTİ iktidarları döneminde yatırım alamayan enstitü, doğal olarak geride kalınca da "Bu enstitü artık işe yaramaz, çok masraflı." deyip 2011'de kapattınız. Bu sırada bütün kurumsal hafızayı, yüz yıllık bilgi birikimini ve tecrübeyi yok etmiş oldunuz değerli arkadaşlar.
Bakın sağlık, siyasete sokulamayacak kadar önemli bir konu. İnanın burada siyaset yapmıyoruz, size doğruları söylüyoruz, bugün burada söylediklerimizi lütfen dikkate alın. Sağlığın ticareti olmuyor, ithalatla falan olmuyor değerli arkadaşlar, ekonomik durumumuz da ortada. Aşı üretilemiyor, kur almış başını gidiyor, vatandaş aşısız. Bu, soğan, patates kuyruklarına benzemiyor. Tarımda da aynı şeyi yaptınız ama sağlık konusunda bari gereğini yapın diyorum ve bir araştırma komisyonu kurulsun lütfen. Bunun için burada hepinizi beraber karar vermeye davet ediyorum.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mız var, yüce milletimizin Cumhuriyet Bayramı'nı çok içten dileklerimle kutluyorum. Türk milleti cumhuriyete sahip çıkacaktır; icumhuriyet ilelebet Bütük Türk milleti ile yaşayacaktır. Yarın Mevlit Kandili, Mevlit Kandili'niz de mübarek olsun. İnşallah yüce Allah, milletimize önümüzdeki günlerde, hakkın hukukun eşit ve zamanında dağıtıldığı ve bolluk bereket dolu günler nasip etsin.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
İYİ PARTİ grup önerisini arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Bir senedir konular değişse de bu kürsüde konuştuklarımızın iki tane öznesi var; bunlardan bir tanesi yokluklar, bir tanesi de virüsler. İkisinden de kurtulmak için çare arıyoruz ama önümüzdeki engeli aşamıyoruz, bu engel sizsiniz. Sizi de bizi de etkisiz eleman hâline getirense, aslında sistem, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Önergemizde bugün iki özne birleşti: "Grip aşısı yokluğu." Evet, grip aşısı yok. Peki nedir bu grip aşısı?
Grip aşısı, influenzaya karşı koruyor. İnfluenza bir virüs ve geçen hafta da söyledik, grip aşısı bugün karneye tabi olmuş, aşı olmak engelli at yarışı kazanmaktan daha zor hâle gelmiş ve skora bağlanmış. İnfluenza virüsü insanlığın on yıllardır beraber yaşadığı ve her yıl dünya çapında ciddi grip salgınına sebep olan bir virüs. Peki, biz neden geçen hafta da gelen bir konuyu tekrar Meclis gündemine getirdik? Çünkü çok önemli bir konu ve tehlike çok ciddi! Malesef siz çok da farkında değilsiniz, öyle görünüyor.
İnsanlık bu virüsle yaşıyor yaşamasına da küresel salgının yüzyıldır başka herhangi bir küresel salgınla aynı anda yaşandığı olmadı değerli arkadaşlar. Ekim ayın sonu itibarıyla başlayacak olan grip salgını coronavirüs salgınıyla beraber seyredecek. Ülkemiz ve insanlık çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya yani. Üzülerek ifade etmeliyim ki bizim ve sivil toplum örgütlerinin, değerli bilim insanlarının ısrarla altını çizdiği uyarılara rağmen bu çifte salgınla baş etmek için ülkemizde gerekli önlemler alınmamış durumda, çok ciddi eksiklerimiz var.
Dünya Sağlık Örgütü tüm aşı kılavuzlarında diyor ki "Altı aydan büyük herkes aşılansın."
1 milyon civarında aşımız var, biraz daha fazla; oysaki en az 15 milyonun aşılanması gerekiyor. Gene çok önemli bir konuya dikkatinizi çekeceğim: Sağlık çalışanlarının tümüne aşı yapmak gerekiyor, öyle bir şey ise hiç gündeminizde yok. Ağustostan beri eczanelerde aşı listeleri yapılıyordu ama bu listeler de bir anda yok oldu, grip salgın mevsimine girdik! Aşılama ise ancak iki haftadan sonra koruyuculuk sağlıyor. Aralık ayı geliyor ve biz hâlâ aile hekimi, eczane, depo sarmalında boğulup kalıyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü her yıl dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5 ila 10'u mevsimsel gribe yakalanırken, influenzaya bağlı ölümlerin sayısını 290 bin ila 650 bin olarak bildiriyor. Yani binde bir öldürücülük oranı var. Türkiye'de de benzer bir nüfus projeksiyonu yapınca 4 milyon ila 8 milyon insanın aslında bu gribe yakalandığı ve 4 ila 8 bin civarında insanın grip kaynaklı ölümü demek bu.
Şimdi, Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre Türkiye'de 2018-2019 Temmuz ayları arasında 139 bin ve 2019-2020 Temmuz ayları arasında 147 bin tespit edilmiş influenza var ama o 4-8 milyon, grip olanlardan hastaneye başvuranlar. Grip kaynaklı -TÜİK-eğer bakarsanız- yılda 140, 150 ölüm var ama influenza diğer rahatsızlıklarla birleşiyor ve başka ölüm sebepleri ile kayıplar oluyor; yani aslında bu rakam binlerde. Bunları neden söylüyorum şimdi? Bunlar neden önemli? İşte turpun büyüğü heybede!
Grip semptomları coronavirüse çok benziyor arkadaşlar; ateş, öksürük, hâlsizlik, eklem ağrısı gibi semptomlar yapıyor. Bu 2 hastalığı birbirinden ayırmanın yolu PCR testi yapmak ama PCR testi de vakaların ortalama yüzde 50'sinde pozitif çıkıyor yani tespit etmek, ayırmak çok güç.
Şimdi, zaten büyük bir belayla uğraşıyorsunuz ya hani, hepimiz uğraşıyoruz. Böyle bir bela varken başımızda, yeni bir karışıklık daha olduğu zaman sistemin taşıma kabiliyeti azalacak ve çıkmaza gireceğiz. Mevzu bu, "Turpun büyüğü heybede” dediğim de bu. Onun için ne kadar çok kişi aşılarsak ve az grip vakası olursa, pandemiyle mücadeleyi çok daha iyi yapabileceğiz ki yapamadık bu zamana kadar, çok kötü yaptık. Grip olunca Covid sanarak korkan vatandaş hastaneye gidecek, hem hastaneyi gereksiz işgal edecek, hem de oraya giden vatandaş, belki de olmadığı halde oradan Covid alarak çıkacak. Yani tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan çıktı kısmını tartışmaya da hiç gerek yok. Biz işimize bakalım ve bunların olmasını engelleyelim değerli arkadaşlar.
Erişkin yoğun bakım doluluk oranları şu anda yüzde 68,5. Bu hastalarla, yatak kapasitesi azalacak ve coronalı vatandaşları bile evine yollama aczine düşmüş bir sistemle karşı karşıyayken, bunlar yeni ölümler demek; sizin, bizim yakınlarımızın ölmesi demek. Grip aşısı yüzde 50 koruyor. Grip için ortalama bir "R0" değeri var, 1,28 yani her 100 hasta 128 kişiye bulaştırıyor demek bu. Bu da 1 milyon kişinin aşılanması 500 bin kişiyi ve onların da, temaslı olacağı 640 bin kişiyi de koruyacak demek. Eğer bu kişiler hastaysa bile coronavirüs test merkezlerine başvurmayacaklar demek ve geri kalan 500 binin de 400 bini hastalığı ağır geçirmediği için başvurmayacak.
Dolayısıyla, burası çok çok önemli, 1 milyon grip aşısı grip sezonu boyunca hastanelere coronavirüs şüphesiyle 1 milyon 540 bin kişinin fazladan başvurusunu engelleyecek. Bunu 15 milyona yaptığınız zaman düşüşünün yük ne kadar hafifleyecek. Şimdi, hâlihazırda 150 bin civarı yıllık tespit edilen grip hastasının coronavirüs sebebiyle hastanelere gidebileceğini ve bunun yanında aşı kıtlığı nedeniyle grip salgını artarsa zaten ağır yükü olan sağlık birimlerinin üzerindeki yükü siz düşünün.
Şimdi, bakınız, vakit yok; “sağlık önlemlerinin koruyucu olanları haktır” falan kısmına girmeyeceğim. Refik Saydam Enstitüsünü 2011'de, Aşı Üretim Enstitüsünü 2004'de kapattığınızı geçen hafta söyledik. Şimdi, var olan sınırlı aşıyı nasıl dağıtırız, aşı kıtlığını nasıl çözeriz derhâl araştırmalıyız değerli arkadaşlar.
Sizleri, önergemize bir kez bari siyasetten uzak olarak "evet" demeye davet ediyorum. Bunu halkımızın sağlığını korumak adına vatandaşlarımıza borçlusunuz diyorum. Kabul etmezseniz; siz Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran partilerin toplum sağlığını ve vatandaşlarımızın hayatını kendi siyasi çıkarlarınızın gerisinde gördüğünüzün kanıtı olacaktır diyorum. Hepinizi sağduyulu davranmaya davet ediyorum. Bakın ortak 5 parti önergelerinde çok iyi şeyler de yapabildik burada. Bu çok önemli gerçekten. Gelin, önergemize "evet" deyin, bir kere zincirlerinizi kırın, biz de bir kez umutlanalım millet olarak.
Teşekkürler, saygıyla selamlıyorum.
YORUMLAR