Beşeri Aşktan İlahi Aşka Yolculuğun Hikâyeleri

İki Cami Arasında Aşk isimli kitabıyla tanınan ve büyük bir okuyucu kitlesine ulaşan Kahramanmaraşlı genç yazar Mürvet Sarıyıldız ile edebiyat ve eserleri üzerine söyleyişi yaptık.

Beşeri Aşktan İlahi Aşka Yolculuğun Hikâyeleri
24 Temmuz 2014 - 12:42

1978 yılında Kahramanmaraş’ta doğan Mürvet Sarıyıldız, eğitim hayatını yine aynı şehirde tamamladı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Edebiyat Bölümünü bitirdikten sonra öğretmenliğe başlayan genç yazar, göreve başladıktan sonra okuma çalışmalarına hız veriyor. Uzun süren araştırmaları sonunda birikimini insanlarla paylaşmak isteyen Sarıyıldız genellikle aşk konularının işlendiği kitaplarını kaleme almaya başladı.

Daha çok kendimi yetiştirmek istediğim konularda yazıyorum diyen ünlü yazar, aynı zamanda kitaplarının ana teması olan aşkı gençlere gerçek anlamıyla anlatmayı hedeflediği belirtiyor. Kitaplarında aşk ve tarihi olayların iç içe yer aldığı konularla dikkati üzerine çeken Sarıyıldız, binlerce satan eserleriyle Kahramanmaraş’ın genç kuşak yazarları arasına girmeyi başardı. Mürvet Sarıyıldız şu anda son eseri Aşk ve Yedi Güzel Adam kitabıyla okurlarıyla yeniden buluşma heyecanı yaşıyor.

Kahramanmaraşlı yazar Mürvet Sarıyıldız ile hayata bakışı, eserleri, hedefleri, kitaplarında dikkat çekmeye çalıştığı noktalar gibi birçok konuda yaptığımız söyleşi:

Genç bir yazarsınız yazmaya ne zaman nasıl başladınız?

Mürvet Sarıyıldız: Yazmaya başlamadan önce şöyle söyleyelim öğretmenliğe başladıktan yaklaşık bir iki yıl sonra ciddi okuma çalışmaları yaptım. Yani ileride yazar olacağım düşüncesiyle değil de hani kendimi geliştirmek adına felsefeden tutun tarih, psikoloji, sosyoloji gibi alanlarda boş zamanlarımda kendimi okumaya verdim. Son 5-6 yıldır okumanın verdiği birikimden kaynaklanan bir yazma süreci başladı, beş altı yıldır yazıyorum. Şiirle başladım yazmaya şu ana kadar şiir kitabınız çıktı mı? Şu an çıkarmadım, sadece sitelerde yayınlanıyor. Çıkarmayı da düşünmüyorum zaten.

Neden şiir kitabı çıkarmayı düşünmüyorsunuz?

Mürvet Sarıyıldız: Ben de yazmaya şiirle başladım ama herkes şu an şiir yazıyor. Şu an o kaliteyi yakalamak pek mümkün değil. O yüzden şu an şiir kitabı çıkarmayı düşünmüyorum.

Yazarlar genellikle çocukluktan başlarlar ya da birilerini örnek alarak yazarlığa başlarlar ama sizde öyle bir durum olmamış. İlkokulda, lisede yazarlık adına etkilendiğiniz bir durum hiç mi olmadı?

Mürvet Sarıyıldız: Lisede bir şiir yazdım o da dergide yayınlandı. O kadar ondan sonra yazma adına bir şeyler olmadı. Daha sonra üniversitede, bölümde edebiyat olunca bir şeyler yazabilir miyim diye düşündüm. Ama dediğim gibi daha çok okumanın getirdiği bir şey bu.

Yazar olmak ya da şiir yazmak doğuştan gelen bir yetenek mi yoksa sonradan kazanılabilecek bir özellik mi?

Mürvet Sarıyıldız: Bence sonradan kazanılabilecek bir yetenek. Aslında her insanın içerisinde belli bir potansiyel var. Önemli olan o insanın o potansiyeli ortay çıkarabilecek koşulları kendinin bulması gerekir. Kendini bilen rabbini bilir ayeti var ya hani önce insan kendini bilecek. Ben ne yapabilirim ne yapamam.  Ondan sonra yetenek kendiliğinden ortaya çıkıyor.  Ben o şekilde düşünüyorum, doğuştan geleceğini de zannetmiyorum.

Yazarken ön planda tuttuğunuz konu nedir? İşte şunu anlatmalıyım dediğiniz konular neler?

Mürvet Sarıyıldız: Yazarken ilk önce gençleri düşünüyorum. Öğretmenlikten gelen bir alışkanlık sanırım bu. Bütün romanlarda bende buna görüyorum, yakından takip eden, tanıyan okuyucular da söylüyor illa bir şeyler öğretmeye çalışıyorsunuz. Bu düşünce hala bende var, atamadım,  6. romanım çıktı, hala bir şeyleri öğretme özelliğinden vazgeçemedim. Genelde gençlere yönelik eğitici şeyler.

 Peki, bu durum hedef kitlenizi etkilemiyor mu? Sadece belli bir genç kitleye odaklanıyorsunuz o zaman, yaş grubu olarak daha alt ya da üst yaş gruplara hitap ediyor mu eserleriniz?

Mürvet Sarıyıldız: Zaten romanların dili basit, çok ağırlaştırılmış dil kullanmıyorum. İslam felsefesini konu alan, Antik Kentte Aşk’ta biraz ağır dil oldu o da filozofların dilinden kaynaklanan bir süreçti. İnternet ortamı sağ olsun gençlerden dönütleri bire bir alabiliyorum. Okuyan gençlerden ilk defa ben sizin kitabınızla okumayı sevdim diye dönütler geliyor. Hatta bir genç’in annesiyle babasının iki camii arasında aşkı okuduktan sonra barıştıklarını, Boşanma aşamasında olduklarını ama onu okuduktan sonra barıştıklarını söylüyor. Böyle güzel dönütlerde geliyor. Olumsuz tepkilerde geliyor. Olumlu tepkilere baktığım zaman gençler üzerinde olumlu etki oluşturduğumu düşünüyorum.  Şu an belli bir takip sayısına da ulaştı bu da gösteriyor ki olumlu etkiler meydana geliyor. 

Eserleriniz yaşadıklarınızdan izler taşıyor mu, hayatınızdan bir şeyler katıyor musunuz?

Mürvet Sarıyıldız: Ben kendimi yetiştirmek istediğim alanlarda yazı yazıyorum. Antik Kent’te Aşkı ele aldığımız zaman İslam felsefesi üzerine kendimi İslam felsefesi üzerine geliştirmek için kaleme aldım. Çünkü o dönemde nereye giderseniz gidin sohbet felsefen açıldığı zaman sürekli gündemde olan ya Freud ya da Nietzsche’dir, bir şekilde batı filozoflarıdır. Ama hiç kimse bizim de İbni Sinamız, Farabi’miz var bunların da şu şekilde görüşleri var şeklinde bir sohbet ortamı olmaz. Hatta ben o dönemde İslam felsefesi üzerine ne kadar kitap var diye araştırma yaptım. Çok fazla bir kitap yok. O zaman hem kendimi yetiştirmek adına hem de roman yazıyoruz en azından bu süreçte İslam felsefesine ilgi duyabilirler açısından okuyuculara da faydalı olabilir düşüncesiyle böyle bir çalışmaya gittik. Romandan da daha çok ben kendimi yetiştirmek istediğim alanlara yöneliyorum.

Kitaplarınızın isminden de anlaşıldığı gibi hep aşk teması var, bunun sebebi nedir? Öğreticilik diyorsunuz ama başka bir sebebi de var mı?

Mürvet Sarıyıldız: Aslında bunun sebebi şu; İki Cami Arasında Aşk’ı yazdıktan sonra Mimar Sinan’a hakaret edildiğini söyledikleri için ikinciyi yazmak zorunda kaldım.  Oda İki Cami arasında Aşk diye çıktı, yine aşkı içeren bir şey. Sonradan da ben şunu düşünüyorum inşallah nasip olursa beşeri aşktan ilahi aşka doğru bir seyir düşünüyorum inşallah. Yani en son Peygamber efendimizi ya da sahabelerden aşkın ilk şehidi var onunla da devam ettirmeyi düşünüyorum.

 Aşkla devam edecek diyorsunuz?

Mürvet Sarıyıldız: Evet

Son günlerde çıkan kitaplarda hep aşk var, siz de aşk diyorsunuz, burada daha popüler olma amacınız mı var? Aşkı yazarsam kitaplarım daha çok mu tutulur diyorsunuz? Yoksa insanlara gerçek aşkı mı anlatmak istiyorsunuz? Burada ki temel nedeniniz nedir?

Mürvet Sarıyıldız: Bu iki şey iç içedir, birincisi günümüzde çok satmayı istiyorsanız belli bir konuya değinmeniz gerekiyor. Bu güzel bir şey mi, hayır değil. Bu da biraz talep arzdan kaynaklanan bir şey. İslam felsefesi daha kolay okunsun daha sevimli olsun diye Suriyeli bir gençle Maraşlı bir kızı birbirlerini âşık ettim romanda. İslam felsefesinin o ağırlığını o aşkın güzelliğiyle hafifletmeye çalıştık. Romanda bir insan varsa bir şekilde aşk olacak. 

Burada hem insanların ilgisini çekmek hem de bir şeyler öğretmek var diyorsunuz?

Mürvet Sarıyıldız: İnsan varsa aşk oluyor. O olmazsa ya tarih kitabı olur ya felsefe kitabı olur ya da bir ders kitabı olur yani.  

Aşk Mahal’den sonra aşk konusunu işleyeceğim, ondan sonra farklı konular yazacağım demiştiniz. Yani bu farklı olacak dediğiniz konular neler?

Mürvet Sarıyıldız: Aşk mahalden sonra zaten antik kent de aşk çıktı İslam felsefesine kaydık oradan. Kitabın içerisine bir de İslam felsefesini koyduk hani faklılık dediğim oydu. Romana ara verdiğim dönemde filozofça aşk diye bir çalışmamız var onu gündeme getireceğiz inşallah. Bir de filozofça ölüm variki taraflı filozofların ölüme bakışı diğer tarafta da filozofların aşka bakışı, şu da var ben romanlarımda sosyal olaylara fazla yer vermiyorum. Onlara değişik isimlerde yapacağımız çalışmalarda yer vereceğim. Mesela en son bir yıl önce Çiğdem Ayhan ismiyle Müslüman Erkekte Tesettür ve Takva ismiyle bir kitap çıkardık. Orada farklı bir isim kullandım ben. Hani bu tip sosyal olayları eleştireceğimiz konular farklı bir mecrada gidecek.

Bir yerde de aşk böyle yaşanır demek istiyorum demişsiniz, Burada ki kastettiğiniz olay nedir biraz anlatabilir misiniz?  Aşk nasıl yaşanır?

Mürvet Sarıyıldız: Günümüzde insanlara baktığımız zaman birbirlerini tüketiyorlar yani tüketim toplumunda olmamızdan kaynaklanan bir şey midir, onu da bilmiyorum ama hani insanlar birbirlerini de tüketiyorlar. Bu gün boşanma oranlarına baktığımız zaman Türkiye’de müthiş derece patlama var. Üç yıl önce birbirlerine aşık olarak hatta ailelerini karşılarına alarak evlenen insanlar üç yıl sonra bir bakmışsınız mahkemeye gitmiş boşanmışlar. Neden? Bunu araştırmak gerekiyor. Demek ki burada bizim aşk anlayışımızda bir hata var. Türkiye genelinde boşanmalar çok fazla. Bunun sebebi de bizim aşk anlayışımızdaki hatadan kaynaklanıyor. Biz romanlarımızda bunu göstermeye çalışıyoruz.  Aşk karşındaki insanı sömürmek değildir. Ondan alacağını alıp posasını alıp sonra da bir köşeye atmak değildir. Sevgili için zorluklara katlanmak vardır, onun acılarına katlanma vardır, ondan gelen olumsuz şeylere katlanma vardır. Bakıyorsun insanlara üç yıl sonra ben bu insanı yanlış tanımışım deyip çekip gidiyor. Romanlarda özellikle bu konuları işliyoruz ki hani insanlar acaba biz nerde yanlış yapıyoruz diye bunu oturup bir düşünürler mi? Ya da kendi kendine benim aşk anlayışım nasıl diye kendilerini sorguya çekerler mi bunun uğraşı içerisindeyiz.

Lamia isimli bir kitap çıkarmışsınız, neden Lamia?

Mürvet Sarıyıldız: Bilimsel akademik çalışmalar yapılıyor ama halk bazında Cemil Meriç’in tamamen anlaşıldığı ya da Cemil Meriç’in ilgi duyulmadığı bir alan olduğunu düşünüyorum. Cemil Meriç günümüzde anlaşılması gereken en önemli düşünürlerden bir tanesi. Çünkü kısa ömrüne hiç birimizin okuyamayacağı kitapları sığdırmış bir insan. Ve onları süzgecinden geçirdikten sonra bize sunuyor. O insanın hayatına dikkati çekmek gerekiyor. Ortada Çocukları ailesi tarafından bilinen bir aşk var, o nedenle biz bu konudan gidersek romanda Cemil Meriç’in yer yer toplumla, erkeklerle, kadınlarla ilgili görüşlerine de yer verdik. Kısa alıntılarla da olsa Cemil Meriç’in aşk hayatından düşünce hayatına dikkat çekmeye çalıştık. Geçmişimizde böyle bir insanda var bunun farkında mıyız değerini biliyor muyuz şeklinde dikkat çekmek için yapılan bir çalışmaydı.

Aşk ve Yedi Güzel Adamdan kısaca bahsede bilir misiniz?  Ve dizi ile ilgili görüşleriniz neler birazda onlara değinelim.

Mürvet Sarıyıldız: Kitap diziden dolayı yazılmadı. Bu kitap 2009 yılında yazıldı. Ben yazmaya başladığım dönemde Maraş’ta bir konferans oldu konu Erdem Beyazıt’tı ya da Nuri Pakdil’di onlarla ilgili bir konferans a katıldım. Orada konuşmacılara dediler ki Türkçeci olarak o zamana kadar Bunu söylemekten biraz da utanıyorum ama bu yedi insanla ilgili hiçbir kitap okunmamış. Ve bizim ders kitaplarımızda lise kitaplarımızda dâhi yok bu isimler. Son dönem şairleri ele aldıkları zaman bu yedi insandan bir tanesi bile yok. Ben de orada bunun bir eksikliğini yaşadım. Ben bir Türkçe öğretmeniyim hem de Maraşlıyım bu insanların hepsinin yolları bir şekilde Maraş’tan geçmiş en azından gençlerimize bir roman çalışmasıyla niye tanıtmayalım şeklinde bir düşünceyle 2009 yılında yazdım bu kitabı.

Kitabın içeriğinden bahseder misiniz?

Mürvet Sarıyıldız: Maraşlı Ertan diye bir genç var, burada KSÜ’yü kazanıyor yine üniversiteyi kazanıp şehir dışından gelen Asude isminde bir kız var. Aralarında aşk gibi bir şey doğuyor ama o günlerde Asude diyor ki ben şiir yazacağım. Bunu Ertan’a söylüyor. Ertan da diyor ki sen bu şekilde şiir yazmak istiyorum demenle olmaz. Burada senin bir sorumluluk taşıman ve belirli şeyleri bilmen lazım, düşüncesiyle Ertan Asude’ye küçük oyunlar oynamaya başlıyor. Gaziantep’e gidiyor Zeuğma’nın resimlerini gönderiyor, Zeuğma köprü başı demek. Oradan Asude’ye diyor ki; sen köprü başındasın, kendi yolunu çizeceksin ama nereye gideceğini bilmiyorsun. Madem sen Maraş’a gelmişsin ben sana Yedi Güzel Adam’ı tanıtayım şeklinde, Urfa’ya gidiyor, oradan Akif İnan’la ilgili mektuplar yazıyor. Mardin’e gidiyor oradan gül yetiştiren adamı duyuyor bu şekilde küçük oyunlarla Asude’ye Yedi Güzel Adam ve yazmanı sorumluluğu hakkında küçük oyunlarla tanıtıyor.

Yedi Güzel Adam dizisi hakkında neler söylersiniz?

Mürvet Sarıyıldız: Güzel bir çalışma, olumlu ya da olumsuz tepkiler alabilir ama Maraş ve kendi edebiyatımız adına güzel bir gelişme. En azından insanlara Yedi Güzel Adam’ın da var olduğu ve onların eserlerine dikkat çekilmiş oldu.

Kahramanmaraşlı yazar olmak nasıl bir şey? Kahramanmaraş’tan birçok ünlü yazar, şair var, nerdeyse köşe başları tutulmuş, bu konuda neler söylersiniz?

Mürvet Sarıyıldız: Edebiyat dünyasına bir katkıyla girmek güzel bir duygu. Ve genç yaşta bunu yapabilmek daha hoş, köşe başlarını tutmuş olabilirler ama biz de onlardan bayrağı devralacağız İnşallah. Bayrağı devretmek istemeseler de devralacağız yoksa dediğiniz gibi şu anda bütün köşe başları tutulmuş şekilde. Maraş gerçekten edebiyat şehir ama geriden gelen gençlere de ben destek verdiklerini düşünmüyorum. 

Cemil Meriç romanı sığ ve sıradan bir alan olarak tanımlar siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mürvet Sarıyıldız: Roman aslında düşünce dünyasına kapıyı açan ilk basamaktır. Yani insanın okuma alışkanlığını kazanması, okumanın güzellikleriyle karşılaşmasının ilk basamağıdır. Ondan sonra kendini daha üst bir basamağa yerleştirmek istiyorsa ki Cemil Meriç’ten gidersek o da romanlarda başlıyor ama bir bakıyorsunuz Hint felsefesine gitmiş, bir bakıyorsunuz İslam felsefesine gitmiş, bir bakıyorsunuz batı felsefesine gitmiş. Bakıyorsunuz bir ayağı yaşadığı dünyada diğer ayağı dünyanın dört bir yanını gezmiş bir insan. Bu gezmeyi yapabilmeniniz için de romandan farklı alanlara kaymanız gerekiyor. Yani roman aslında bir başlangıçtır. İnsanı tanımaya, insanın kendisini tanımaya ve dünyayı tanıması bir başlangıçtır.

Okumak nedir, okumak nasıl bir şeydir, Türkiye’de okuma oranı diğer toplumlara göre düşük bu açıdan da bakarak nasıl değerlendirirsiniz?

Mürvet Sarıyıldız: Okuyan toplum değiliz demek Türk halkına bir hakaret olur. İnsan körü körüne okumayacak, okuduğu şeyleri kendi süzgecinden geçirecek. Bir kitaptan bir kaynaktan da faydalanmayacak. Bunu teyit edecek diğer kaynaklardan araştırdıktan sonra da okuyacak. Eskilere bakarsak kitap okumamışlar ama hayatı ve insanları okuyan yaşlılarımız var. İlkokul mezunu bile değildir ama insan sarrafı olmuştur. Okumak iki türlüdür, bir insanları ve doğayı okumak var bir de kitap okumak var. Bizim en büyük hatamız sadece okumayı meslek edinme olarak algılıyoruz. Asıl problemde burada başlıyor, bir insan meslek sahibi olmak için okumamalı. Kendini bilmek, toplumu, yaşadığı dünyayı bilmek için okumalı. Diploma sahibi olmak için okuyorsa okusun ama bunun yanında yaşadığı toplumu, dünyayı ve kendini bilmek için okuması gerekiyor. Türkiye’de okumanın o kadar da düşük olduğuna inanmıyorum ben çünkü gittiğim kitap fuarlarında baktığım zaman da genç bir kitle görüyorum. Okunmuyor diye yadırgamalarının sebebi istenilen kitapların okunmaması mıdır? Bu söylenti niye var bilmiyorum ama Türk halkının okuduğunu düşünüyorum.

Kahramanmaraş’ta Suriyeli istemiyoruz eylemi yapıldı, bir yazar olarak bu konu hakkında neler söylersiniz?

Mürvet Sarıyıldız: Bu olay Kahramanmaraş’a yakışmadı, özellikle ramazanda olması beni çok üzdü. Hem oruç tutacaksınız hem de bir taraftan din kardeşinizle daha önceki yaşanan küçük münferit olaylardan dolayı tepki göstereceksiniz. Birincisi zamanlaması bence hiç hoş değildi, ikincisi de Maraşlı eğer bu olaylara tepki gösterecekse hiç kimseye zarar vermeden eylemini gerçekleştirecekti. Suriyelilerden olumsuz hareketler gösterenler olabilir, onları anında polise bildirebilirler ama bu şekilde tepki gösterilmesi hoş değildi. Aynı zamanda eylemi yapanların sıkıntıları neydi bunun araştırılması gerekiyor. O tarafın da dinlenilmesi lazım, hangi konuda mağdurlar ya da neden böyle bir şeye kalkıştılar.  O insanlar sığınmacı evlerini barklarını bırakıp gelmişler buradan bizlerin verdikleriyle geçinen insanlar. Onların da psikolojisini anlamak lazım çünkü her sabah bombayla uyanan onlar. Onların da durumlarını anlamak lazım, her kesimin iyisi kötüsü var ama yine de o olumsuzlukları bizlerin bir şekilde olumlu davranışlara çevirmemiz lazım. Kendi kültürümüzün gerektirdiği gibi davranmamız lazım, bir kötülük görüyorsak bile mümkün olduğu kadar kötülük göstermeden ortadan kaldıralım. 

YORUMLAR

  • 0 Yorum