KENTLER ADETA HAYALET ŞEHİRLERE DÖNÜŞTÜ!

İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde başlayan ve kısa sürede her yeri etkisi altına alan Koronavirüs salgını nedeniyle dünyanın birçok yerinde hayat durdu, insanlar evlerine kapandı ve bunun sonucunda da kentler adeta hayalet şehirlere dönüştü.

KENTLER ADETA HAYALET ŞEHİRLERE DÖNÜŞTÜ!
26 Mart 2020 - 10:39

Ancak belki de Koronavirüs kadar hızlı yayılan bir tehlike daha var; korku ve kaygı! Bu iki duygu şu günlerde hemen herkesin hayatına kâbus gibi çökmüş durumda. Normal şartlarda belirli düzeyde olması halinde bireyler için fayda sağlayan bu iki duygunun aşırı boyutlara ulaşması halinde birtakım olumsuz sonuçlara yol açabileceğini söyleyen Medline Adana Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Fulda Koyun, Koronavirüs nedeniyle yaşanan korku ve kaygıyla başa çıkmanın yollarını anlattı.

Korku ve kaygılar sizi yönetmesin

“Korku ve kaygı oldukça yakından ilişkili duygulardır. Korku, aniden ortaya çıkan bir tehlikeye karşı gösterilen bir reaksiyondur. Bu tehlike gerçek ya da kişinin var saydığı bir tehlike olabilir. Söz konusu tehlike algısı kişide ‘kaç ya da savaş’ tepkisini ortaya çıkartır. Kaygı ise bireyin tehlikeli bir durumla karşılaşacağına yönelik duyduğu içsel huzursuzluk halidir. Salgın hastalıkların korku yaratması ise son derece normaldir. Bu duygu makul düzeyde tutulduğunda faydalıyken aşırıya kaçtığında bireyde psikolojik sorunlara yol açabilir. Kaygı bozukluklarında ise bu durum bireyin yaşam kalitesini ve gündelik hayatını olumsuz yönde etkiler” diyen Psikolog Fulda Koyun, kaygı verici bir tehdit yaşayan bireylerin bu duyguyu aşırı şekilde yaşamalarının beraberinde gelebilecek başka kaygı verici durumlarla baş etme kapasitelerini düşüreceğini belirtiyor.

Belirsizlik paniğe yol açıyor

Belirsizliğe olan tahammülsüzlüğün arttığı yerde stres düzeyinin de artmasıyla beraber olumsuzluk ve panik duygusunda bir tırmanma yaşanabileceğini ifade eden Psikolog Fulda Koyun, “Aşırı kaygı sonucu oluşan stres ve depresyonla birlikte birey psikolojik dayanıklılığını yitirme noktasına dahi gelebilir. Bir diğer risk ise bireyde uzun vadede Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntılı düşüncelerin günlük hayatı, hatta yaşamsal aktiviteleri etkileyecek düzeye gelmesi sonucu oluşan ruhsal bir hastalık) ortaya çıkmasıdır. Oysaki ideal düzeydeki kaygı bizlerin güvende ve hayatta kalmasını sağlayacaktır. Bu nedenle birey, içinde bulunduğu durumun yarattığı etkilerin üstesinden gelemeyeceğini düşünüyorsa bir uzmandan psikolojik destek alması gerekebilir” diyerek şu önerilerde bulunuyor:

1- Panik halinde hareket etmeyin. Bunun yerine sakin ve bilinçli bir şekilde hastalığa karşı söylenen önlemleri alın.

2- Güvenilir kaynaklardan edinilecek bilgiler kaygı yönetiminde etkili olacaktır. Yanlış bilgi ise kafa karışıklığı, bilişsel karmaşa ve en sonunda da kaygıya sebep olur.

3- Fiziksel egzersizlere önem verin. Ev içerisinde yapılacak basit egzersizler kaygının bedende yarattığı olumsuz etkilerden kurtulmanızı ve kaygı yaratan durumla baş edebilmenizi kolaylaştıracaktır.

4- Karşılaşılan problemlerde sorumluluk alarak onları çözmek için zaman ayırın.

5- Zihin ve ruh dengenizi koruyun. Kaygıları azaltmak için olumlu şeyler düşünerek zihinsel uygulamalar yapın.

6- Kaygınızın yönetilemez boyutlara ulaştığını düşündüğünüz zamanlarda nefes egzersizleri gerçekleştirin.

7- Kaygı ile başa çıkmada davranış kalıplarının düzenlenmesinin olumlu etkisi vardır. Bunların başında beslenme ve uyku düzeni gelir. Bunlara özen gösterin.

8- Bu süreçte günlük hijyeninize ve öz bakımınıza dikkat edin. Bu, kaygınız üzerinde yatıştırıcı etki sağlayacaktır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum