Tekstil bizim DNA'mızda Var!
İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Tanrıverdi, tekstilin bu ülkeden gitmeyeceğini belirterek: “Tekstil bizim DNA’mızda var, bizim genlerimizde var. Bu sektör bu ülkeden gitmez. Zaman zaman zorluklar yaşarız, ama bunlar atlatılır” dedi.
Tanrıverdi, Sabancı Kültür Merkezinde düzenlenen 2. Uluslararası Tekstil Zirvesindeki söz aldığı panelde, tekstilin Türkiye için vazgeçilmez bir unsur olduğunu, bu sektörün bu ülkeden gitmesinin söz konusu olamayacağını belirtti. Şu anda komşularımız ve Dünya’da yaşanan savaş halinde bile tekstil sektöründe büyüme yaşandığını kaydeden Tanrıverdi, AB ülkelerinin bu durumdan korkması gerektiğini Türkiye’nin pazar payının düşük seviyede olduğunu belirtti.
“Şanlıurfa’da 8000 yıl öncesine ait kumaş parçası bulundu. Biz yıllardır tekstilin içerisindeyiz” diyen Tanrıverdi panelindeki konuşmasında şu noktalara temas etti: “Bunu biz kolay kolay üstümüzden atamayız. Zaman içerisinde birçok şeyi değiştirebiliriz. Sektörümüzü daha da yukarı taşırız. Bu sektör bu ülkeden gitmez. Zaten zaman zaman zorluklar yaşayacağız, ülkenin ekonomik zorlukları olacak.
PAZARLARIMIZ PROBLEMLİ AMA BİZ ÜRETİMİMİZİ YAPIYORUZ
Bugün bile birçok firmamız ekonomik sıkıntılar içerisinde. Düşünün bugün etrafımız ateş yumağı. Irak, Suriye ve İran’la aramız çok iyi değil. Rusya, Ukrayna bunlar hep bizim pazarlarımız. Gelecek dönemde de bu tür devletlerde beklenen birtakım olumsuzluklar var. Bizim pazarlarımızın birçoğunda problem olmasına rağmen biz bir şekilde üretimimizi yapıyoruz. Önümüzdeki yıllar Almanya’nın son verileriyle Avrupa’da duraklama olacağı, büyümenin yavaşlayacağı ve iş talebinin düşeceği hesaplanıyor. Bunlar geçici olacak şeyler. Biz kendimizi ne kadar iyi hazırlarsak bizim açımızdan o kadar iyi olur.
O PAZARDAN BÜYÜK PAY ALANLAR KORKSUNLAR
Biz AB pazarından 12.9 milyar dolar pay alıyoruz. Yani yüzde 77,1. Pazar hala var orada. Bizim zaten önümüzde büyütebileceğimiz ciddi bir pazar var. O pazardan büyük pay alanlar korksunlar. Biz daha küçük olduğumuz için daha hızlı büyütebiliriz. Bu hızlı servisle, kalite ve çabuk üretimle de önümüzün açık olduğunu düşünüyorum.
Elbette dönemsel olarak geçici tedbirler alınacaktır. Bu 3 veya 5 yıllıktır. Hiçbir korunma tedbirinin 10 yıl gibi uzun süreli olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu faydalı olmaz, aksine zarar verir. Biz bu sektörü geliştireceksek sadece bu vergilerin ve korumacılığın arkasına sığınarak yol alamayız.
SGK KAYITLARINA GÖRE ÜRETİMDE 500 BİN KİŞİYE İŞ VERİYORUZ
Türkiye’nin lokomotif sektörü, yatırım ve istihdamda öncüsü, katma değerde lider, Türkiye’ye ihracatı öğreten ilk ihracat seferberliği tekstil ve hazır giyimde başlamıştır. Türkiye’nin dışa açılan yüzü ve net ihracatçı bir sektördür giyim sektörü. Hazır giyim sektörü üretimde gıdadan sonra en büyük sektörlerimizden bir tanesidir. Gayrisafi milli hasılanın yüzde 3’ünü, imalat üretiminin yüzde 6,2’sini, imalatta iş gücünün yüzde 15’ini ve toplam ihracat gelirinin yüzde 11,3’ünü gerçekleştirmektedir. Toplumun sosyal güvencesidir. SGK
kayıtlarına göre üretimde 500 bin kişiye iş veriyoruz. Perakende ve toptan çalışanlarla birlikte bir buçuk milyonu geçiyoruz. Kadın istihdamında yüzde 50 oranıyla tüm sektörler içerisinde lideriz. 2023 perspektifimiz doğrultusunda da ilave 1 milyon toplamda 3 milyon kişiyi bu sektörde istihdam edebilmektir. İhracatımızın gelişimi gözüküyor. Başladığımız 1980’li yıllarda bu güne kadar hep artarak gitmiştir. Dönemsel olarak krizlerden etkilenmiş fakat genelde artarak gitmiştir.
TÜRKİYE’DE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN OLMADIĞI BİR TANE İL YOKTUR
Geçen yıl biz 17,4 milyar dolar ihracat yaptık. 2023 ihracat stratejimizde belirlediğimiz bir rakamdı ve tam yakalamış olduk. 2014’ün ilk 9 ayında da yüzde 11’lik bir artışla gidiyoruz. 2014 yılı sonu itibariyle de 19 milyar dolarlık ciddi bir rakamı tekstille birlikte birleştirerek 30 milyar dolarlık dev bir ihracat çıkıyor. Bugün otomotivin de diğer sektörlerin de hepsinin üzerinde yüzde 25’lik bir ihracat içerisinde payı olmuş oluyor. Hazır giyim sektörü olarak Türkiye’nin her köşesinde üretiyoruz. Türkiye’de hazır giyim sektörünün olmadığı bir tane il yoktur. Aynı şekilde dünyanın her köşesine mal satıyoruz. 217 ülkeye hazır giyim ürünü satıyoruz. Bu da birçok sektöre göre daha hareketli çok daha hızlı bir sektör olduğumuzu gösteriyor.
DÜNYANIN 7. BÜYÜK TEDARİKÇİSİYİZ
Dünyanın 7nci büyük tedarikçisiyiz. AB’nin Çin’den sonra 2’nci büyük tedarikçisiyiz, diyerek sözlerine devam eden Tanrıverdi, “Çin ve İtalya’dan sonra dünyanın 3. büyük çorap tedarikçisiyiz. Dünyanın 3. büyük örme giyim tedarikçisiyiz. Türkiye’ye katma değer yaratıyoruz. Türkiye ihracatının kilogram bedel değeri bir buçuk dolardır. Katma değerli ihracatta pahalı ihracatta birincisi mücevherat 766 dolara geliyor, 1 kilogram ihracatı, ikincisi savunma sanayi 25,7 dolara geliyor, hazır giyim ve konfeksiyonda 24 dolara geliyor. Yani sizler daha çok tekstil ağırlıklı olarak karşılayabilir. Neticede 3 veya 5 dolarlık kumaşı alıp 24 dolara satıyoruz. Önümüzdeki 2023 hedefimizde de bunu 30-35 dolar aralığına çıkarmaya çalışıyoruz. Bunun için tasarım, moda ve inovasyon konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Bugün İtalya’nın 55 dolar civarında bir satış fiyatı var. Önümüzdeki dönemde işte bu markalaşma adına satış fiyatımızı 55 dolara kadar çıkarmayı hedefliyoruz. AB ülkeleri için 12 Euro’dan, Bangladeş 11 Euro’dan ihracat yaparken Türkiye 17 Euro’dan hazır giyim ihracatı gerçekleştiriyor. İhracatının yüzde 75’ini de Avrupa Birliği ülkelerine yapıyor.
FİYAT REKABETİNİN BU KADAR YOĞUN OLDUĞU BİR ORTAMDA BU RAKAMLARA ULAŞMAK BÜYÜK BAŞARI
Aslında bu kadar zor şartlarda ve fiyat rekabetinin bu kadar yoğun olduğu bir ortamda bu rakamlara ulaşabilmek büyük bir başarıdır. AB’nin ithal birim ortalama fiyatına göre yüzde 36, Çin’in birim fiyatına göre de yüzde 47 daha pahalı satıyoruz. Buna rağmen 2009 ve 2013 yılları arasında pazar payımızı 12,4’ten 12,9’a yükselttik. Evet dünya eski dünya değil. Başta pamuk olmak üzere hammadde arzında yaşanan dalgalanmalar, Çin’in değişen politikaları, büyük üretici ülkelerdeki işçilik maliyetindeki artış, kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, organize perakendenin yükselişine bağlı lojistiğin ve organizasyon becerisinin artan önemi ve ticaretin yükselişi, sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik ve çevrenin korunması, adil ticaretin önemi. Şimdi bu maddelere baktığımızda bunlar artık ihracatı ve üretimi etkileyen en önemli sebeplerden gözüküyor.
MAALESEF ABD VE JAPONYA’YA FAZLA ÜRÜN SATAMIYORUZ
Dünya ticaretinde örmenin daha hızlı arttığını, dokumanın biraz daha az arttığını görüyoruz. İhracat yapan ülkeler sıralamasına baktığımız da 2013 yılında 490 milyar dolarlık bir ihracat yapıldığını, en büyük payın Çin’de olduğunu daha sonra Bangladeş, İtalya, Almanya,
Hindistan, Vietnam geldiğini ve Türkiye’nin 7.nci sırada olduğunu görüyoruz. Geçmişte daha yukarıda idik. Ama Vietnam, Bangladeş bizi geçmeyi başardı. İthalat yapan ülkelere baktığımızda da en büyük ithalatçı ABD, daha sonra Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa ve İtalya. Bizimde ihracat sıralamamıza baktığımızda Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa büyük alıcı ama maalesef ABD ve Japonya’ya biz çok fazla ürün satamıyoruz. ABD’ye ihracatımız 2 milyar dolardan 400 milyon dolarlara düştü.
ÜRETİMDE VERİMLİLİK ARTIŞI SAĞLAMAMIZ LAZIM
Global moda endüstrisi tarafından artık kıyafetler değişiyor, eğilimler değişiyor ve daha hızlı üretim ürünleri geliyor. Gardıroplar daha sık değişiyor. Ürünler çok ucuzladı, insanlar alıyor bir iki defa giyip yenisini alıyor. Bunun etkisiyle de hızlı bir perakende başladı bu dönemde. Alıcıların markalarının artan bir gücü var. Dikey bir bütünleşme var. Maliyet avantajı sağlamak için artık coğrafi olarak yer değiştirmektense üretimde verimlilik artışı daha cazip. Bizim aslında en büyük sıkıntılarımızdan biri üretimde verimliliğimizin az olması. Sürdürülebilir tedarik zincirleri ve serbest ticaret anlaşmalarının etkileri. Bu da bizim aslında belki geleceğimizi belirleyecek şeylerden bir tanesi. Ne kadar çok komşularımızla ve ne kadar çok ülkeyle iyi ilişkiler içerisinde olur, onlarla ne kadar çok serbest ticaret anlaşması yaparsak o kadar çok ürünümüzün satılma şansı var.
BİZ MODA VE MARKA YAPICI ÜLKE OLACAĞIZ
Sadece hazır giyim için ABD ile AB arasında TTIP dediğimiz serbest ticaret anlaşması yapılıyor ve Türkiye buna dâhil değil. Şayet dâhil olsak en azından 2 yıl içerisinde ihracatımızın 3 milyar dolarlık artacağını düşünüyoruz. Küresel tedarik zincirinde de değişiklikler oluyor. Buralarda artık uzak doğu ülkeleri, düşük üretim maliyetli ülkeler yavaş yavaş gelişim göstererek bizim önümüze geçtiler. Biz moda ve marka yapıcı ülke olacağız. Organizatör ülke olacağız ve mağazalaşacağız. Yurtdışında ki mağazalarımıza da bir kısmını burada üretip bir kısmını dışarıda üreteceğiz. Üretim kapasitesini de modernize edeceğiz ve yeniden yapılandıracağız. Yenilikçi ve çok fonksiyonlu ürünler üreteceğiz. Hazır giyim sektöründe küresel marka olma yolunda tam paket tedarikçi olduk. Markalaşmaya başladık. Şimdi de tasarım ve markaya doğru bir gidişimiz var.
YORUMLAR