Yerel Yönetimlerde Kadın Programı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu: (2) "Eğer kadınlara bir ayrımcılık yapılacaksa bu daima pozitif ayrımcılık olacaktır.

Yerel Yönetimlerde Kadın Programı
04 Aralık 2014 - 13:55

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Eğer kadınlara bir ayrımcılık yapılacaksa bu daima pozitif ayrımcılık olacaktır. Negatif ayrımcılık olmayacaktır" dedi. 

 

Davutoğlu, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığınca bir otelde düzenlenen "Yerel Yönetimlerde Kadın" konulu programda, Anadolu topraklarında oluşan geleneğe dikkati çekti. 

"Anadolu topraklarını bize vatan kılan o kutlu öncü nesil 12'nci, 13'üncü yüzyılda 'Ahiyan-ı Rum', 'Bacıyan-ı Rum' dedi. Yani 'erkekler' olarak tanımlamadı. Sadece Ahiyan-ı Rum demedi" ifadelerini kullanan Davutoğlu, Horasan erenlerinin Anadolu'ya gelip, buraları vatan kıldıklarında Ahiyan-ı Rum ile Bacıyan-ı Rum'u yan yana zikrettiklerini anlattı.

Davutoğlu, "Ahi ocaklarında bacılar da ahiler de kardeşler olarak çalıştılar ve bu toprakları bize vatan kıldılar. Yani erkek üstünlüğüne dayalı geleneksel kültür diye konuşanların, Anadolu'yu vatan kılan Bacıyan-ı Rumları tek tek görmeleri, onlar üzerinde inşa edilen kültürü anlamalarını bekliyorum" diye konuştu.

Dünyada hiçbir sosyal kültürün, kadın katkısı olmadan hayata geçmediğini vurgulayan Davutoğlu, hiçbir medeniyetin kadını ihmal ederek ya da dışlayarak inşa edilemediğini söyledi. 

Ahlakın, sosyal normların, değerlerin temel aktarımcısının kadınlar, aile yapıları olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ama sosyal hayatta onu ayakta tutan kadınlardır, kadınlar olmuştur. Nasıl bu toprakları vatan kılarken Ahiyan-ı Rum ile Bacıyan-ı Rum arasında fark yoktu, vatan savunması gerektiğinde de Nene Hatun ile yanındaki yiğitler arasındaki bir fark yoktu.  İstiklal Harbi'nde omuz omuza bu toprakların vatan savunması gerektiğinde, ister Kahramanmaraş, ister Gaziantep, ister Şanlıurfa, isterse Kuvayimilliye içinde Anadolu yiğitleriyle birlikte omuz omuza bu vatanı savunan Anadolu'nun hanımefendi yiğitlerini de buradan bir kez daha saygıyla, hürmetle anıyorum. Onların fedakarlıkları, onların gayretleri olmasaydı bu topraklarda özgürlüğü yaşayamazdık. İstanbul'un işgali karşısında Sultanahmet mitinginde Türk kadınları adına sesini yükselten Halide Edip'in o gür sesini hatırlayın. Hepsini saygıyla, hürmetle, rahmetle anıyoruz. 1935 Meclisine giren ilk kadınlarımızı da rahmetle anıyoruz." 

Davutoğlu, onların getirdiği mirasın, aslında gelenek ile modernite arasında çelişki gibi görülen varsayımın da ne kadar yanlış olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, "Biz medeniyetimizi yeniden inşa ederken bunun temel taşlarını, kadın-erkek farkı gözetmeksizin bütün insanlarımızla bütün öncülerimizle, özne nesillerimizle birlikte ihya edeceğiz. Bu konuda da AK Parti kadroları öncü kadrolardır" değerlendirmesinde bulundu.

-"Zihniyet dönüşümünün ayak sesleridir"

Gelenek ile çağdaşlık arasında örülmeye çalışılan duvarları yerle bir edeceklerini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Kim çağdaşlık adına geleneğimize dönük olarak önyargılı yaklaşımlarda bulunursa, karşısında biraz önce zikrettiğim Bacıyan-ı Rumların da Hazreti Hatice'nin de ahlakını, Nene Hatun'un ahlakını, ilk milletvekilinin de ahlakını öne çıkartarak gür bir sesle duracağız. Kim geleneği kadın ayrımcılığı gibi görürse, onun karşısında da en gür sesle 'Hayır, insan eşref-i mahlukattır' demeye devam edeceğiz. Öyle veya böyle bu zihniyet devrimi gerçekleşecek. Kendi evinde çocuklarına, buradan bir çağrı olarak bütün anne babalara sesleniyorum, nasıl kız ve erkek çocukları arasında ayrım yapmıyoruz, gerçek bir anne baba için kız ve erkek çocuk arasında ayrım olabilir mi? Peki büyüdüklerinde bunlar, nasıl birilerine dönüp 'Sen bu toplumun öznesi olacaksın, sense bir nesnesi olarak kenarda bekleyeceksin' diyebiliriz? Bütün bu farkları ortadan kaldıracak bir zihniyet dönüşümünün ayak sesleridir bu sesler." 

Herkesi muhasebeye davet ettiğini belirten Davutoğlu, "Çağdaşlık adına 80. yıl dönümünü idrak ettiğimiz kadınların seçme ve seçilme hakkıyla, başörtülü şekilde 1999'da Meclise geldiğinde bir hanımefendi, bütün onun karşısına çıkıp 'dışarı dışarı' diye bağıran o geri kafalı, o Ortaçağ zihniyeti kafaya nasıl çağdaş diyebilirler?" ifadelerini kullandı.

-"Buradan geriye gidiş söz konusu değil"

Davutoğlu, "Aradan 14-15 yıl geçti, bugün başı örtülü, başı açık ki her biri birbirinden kıymetli milletvekillerimiz burada, her biri birbirinden sevgiye, hürmete layık milletvekillerimiz burada, birlikte Meclise girdiler. Ne oldu, kıyamet mi koptu? Herhangi birisi diğerine karşı zarafet ya da nezaket yoksunu bir söz mü sarf etti? Yan yana oturuyorlar. Hiç kimsenin ayrımcılığa tabi olmayacağını, parlamentoda, Mecliste bütün milletin temsil edileceğini göstererek yan yana oturuyorlar. Bütün milletvekili arkadaşlarıma bu güzel tablo için teşekkürü de bir borç biliyorum" diye konuştu.

Artık bir zihniyet devrimi yaşandığını ve buradan geriye gidişin söz konusu olmadığını vurgulayan Davutoğlu, bundan sonra daha fazla temsil, hak mücadelesinde hep birlikte omuz omuza vereceklerini bildirdi.

-"AK Parti iktidarları devrim mahiyetinde adımlar attı"

İkinci önemli dönüşümün de sosyal dönüşüm olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Sosyal dönüşümden kast ettiğim, kadınlarımızın sosyal hayatta etkin ve öncü bir rol almalarını sağlamaktır" dedi.

AK Parti iktidarlarının son 12 yıl içinde bu konuda devrim mahiyetinde adımlar attığını ve atmaya devam edeceğini anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Aile mahkemelerinin kurulması, aile hekimliği kavramının yerleştirilmesi, Medeni Kanun'da yapılan değişikliklerle soyadı seçimi, ev, adres tespitindeki ayrımcılıkların ortadan kaldırılması, velayet konusundaki ayrımcılıkların ortadan kaldırılması dahil daha önce düşünüldüğünde hayal edilmesi zor olan adımlar attık. Eşit işe eşit ücret, yine istihdam konusunda..." 

-"Nezaket, zarafet, derinlik"

Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmesi için kadınların sosyal hayattaki katkılarının yanında ekonomik katkılarına da ihtiyaç olduğuna işaret eden Davutoğlu, kadın elinin değdiği her yere düzen, nezaket, zarafet, derinlik geldiğini söyledi.

"Kadınlarımızın özel durumları da göz önüne alınarak 2010'da çıkardığımız, kadınlarımızın da içinde olduğu bazı kesimlere pozitif ayrımcılık konusu da önemlidir" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Kadınlara bir ayrımcılık yapılacaksa bu daima pozitif ayrımcılık olacaktır, negatif ayrımcılık olmayacaktır. Nitekim kadınlarımızın anne olmadan önce ve sonraki izin haklarını 16 haftaya çıkardık. Bu kadınlarımıza anne olmaları gibi ki annelik en şerefli, en onurlu vazifedir ve erkeklerin mahrum olduğu büyük bir nimettir. Çünkü anneliktir er-rahim ile merhamet ile anılan anneliktir. Bu varoluşsal ilişkiyi, ebeveyn ile çocuklar arasında olan ama anneyle olan apayrı bir ilişki. Ben bunu kendi hayatımızda da bütün şeylerde de görüyorum." 

Başbakan Davutoğlu, "(Annelerin ayakları altındadır cennet) derken o yüce Peygamber, aslında kadınların eşref-i mahlukat olmanın da ötesinde cennete giden kapının anahtarları olduğunu ortaya koyar. İşte iki zihniyet. Bir tarafı ilk günahı kadına yükleyip, kadınları ruhlarına, bedenlerine kötü ruhların sindiği gibi gören bir zihniyet, onun karşısında cennete gidecekseniz ancak kadınların, annelerin ayakları izinden yürüyerek ve onlara hürmet ederek gideceksiniz diyen bir zihniyet" dedi.

-"Bunu vermek sadece bir borç ödemesidir"

Kendilerinin bu zihniyetin takipçileri olduklarını ifade eden Davutoğlu, bu zihniyet ile bugünkü çağdaş ve küresel toplum arasında bir çelişki görmediklerini vurguladı.

Bugün insanlığın aile merhametine her zamankinden daha fazla ihtiyacı bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Neden en gelişmiş toplumlarda ki ülke adları zikretmek istemem ama İskandinav ülkelerinde veya birçok yerde bir taraftan Gayri Safi Milli Hasıla en üst düzeylerdedir, dünyanın en öncü ülkeleri ama intihar oranları da en üst düzeylerdedir. Neden? Çünkü modern toplumu, o geleneksel, kadim kültürden kopardığınızda ve salt ekonomik kalkınmayla izah ettiğinizde her şeyi ve eşitliği de mekanik bir eşitlik olarak gördüğünüzde, mekanik eşitlikten kasıt 'eşit onur' anlamında eşitlik değil de 'Madem ki bir tarafta şu vardır, diğer tarafta da bu olacak' diye mekanik eşitliğe soktuğunuzda o zaman o hayatın tamamlayıcılık ilişkisini de yok etmeye başlıyorsunuz. Onun için madem ki kadınlarımız insan neslini devam ettiren o ulvi görevi yürütüyorlar tabii ki anne olmadan önce ve sonra dinlenmek ve çocuklarına vakit ayırmak hakkına sahiptirler. Bunu vermek bir lütuf da değildir, bunu vermek sadece bir borç ödemesidir."

YORUMLAR

  • 0 Yorum